4 Eylül 2008 Perşembe

toprak, küller ve insan | m. fatih kutan


/hangi duruşumu sakladım ki işgal altında hepsi ulu orta dağınık sûretimden alnıma bağışlanan birer çizgi sanki tüm direnişler ve geçsen kandehar’da bir çocuğun düşlerinden yine bu kadar masum olur muydu ‘misket bombaları’ oyuncaklar arasında?/

Yıllanmış bir gelenek sonucu yıkıntıyla açılıyor kitap. Bir gelenekten söz ediyorum, Doğu’nun bu ‘yeni’ geleneğinden. Gözde fer, kalpte sevgi, düşte umut, kulaklar da ses yok; savaş var.
Sovyet işgali altındaki Afganistan. Bombalanmış evlerin arasından iki kişi görünüyor, Destagir ve Yasin. Geri kalanlar ise ölümden önce topraklarında kol gezen işgalin kurbanı. Bir de Murad var, ‘uzakta’ madende çalışan.

Tanklar katletmiş binaları, bulutları,umutları, hayatları, insanları. Ama bir şey daha var. Yasin’in seslerini de alıp gitmiş tanklar. ‘Seslerini kaybeden’ Yasin yüzünü taşa dönse, seslense taşa, geri vermez sesini taş ona! Dedesine dönse, hani uzaktaki oğluna ağırlaştırılmış bir haber taşıyan, derdini yoran, kabuslarına anbean tekrar dönen, yıkıntılar arasında gördüğü karısını unutamayan, gelininin ‘şiddetli’ bir delilikle etrafta koşuştuğu gözlerinin önünden gitmeyen dedesine dönse, sorsa:
‘‘-Dede, benim sesim var mı?’’
‘‘-Var!’’
‘‘-O zaman ben niçin yaşıyorum?’’
‘Sesini vermeyen ve ölen’ bibi, Baba Hârkeş masalını anlatırdı hep ‘seslerini kaybeden’ Yasin’e.Yasin masalına dair bir ‘ses’ arayadursun, Destagir’e Şehnâme’den bahsetmektedir karşısında oturan Mirza Kadir:
‘‘-Rüstem’i hatırlayan mı var bugün?’’
Acaba bu yüzden mi Mirza, Zaloğlu Rüstem’i unuttuk diye mi bunca yıkıntı avucumuzda, yoksa Destagir,
‘‘-Heyhat, Allah kullarını terk etmiş!Destagir!Günaha giriyorsun!Uyma şeytana!Allah seni kahretsin!’’ diye hesaplaştığında mı kendisiyle biz de payımıza düşeni alıyoruz yıkıntıdan?
Şimdi ‘uzakta’ madende çalışan oğula, Murad’a ulaşmak tek ‘murad’ıdır Destagir’in, elinde
torunu Yasin’in elleri.

Doğu’nun tüm yıkıntıları ve dramları karşısında seslerimizi yitirdiğimiz aşikâr, bari sözümüzü esirgemeyelim.


*toprak ve küller, atik rahimi, türkiye iş bankası kültür yayınları

Hiç yorum yok: