23 Nisan 2009 Perşembe

serseri | sayı 17

Bilal Kılınçarslan, Ophelia'nın Çiçekleri
Ferdi Amca, Lağmen Şiir
Ümit Yaşar Özkan, (Beş Kısa Öykü)
Macit Şehra, Salıncak Şiir
Cahid Efgan Akgül, (Üç Kısa Şiir)
Çetin Tankoç, Çikolata Kutusu
Hüseyin Cahid Doğan, Hymatlos
Uğur Sezen, Ruh Doktorları
Emine Yalçın, Sistikfibroz
Suavi Kızılağaç, Saatsiz Tren
Ramazan Ekici, Çıra - Çatı
ve
Prof. Namık Açıkgöz'ün A.Bilgili'ye Cevabı
...
''ve bunları elbette çabucak geçelim sevgilim''
.

ğ dergisi | sayı 1



1 takdim
5 gemide gece
6 üç gün masalı
12 kış yolculuğu
13 hayat bir deka/danstır
14 genç yazarlar tedirgin mi?
23 tangoda yiten silüet
24 ricat ülkesi
26 ükk
31 la noyéé
33 taşlar
34 hapishane notları - 1
36 duvar
38 birinci tez
43 milât
44 pinpon hikâye
.

19 Nisan 2009 Pazar

infaz | arif ay

mahcup bir cellat gizli bende
her gün yağlar durur ipini
vakti yok infazların
kendi infazda vakitlerin
hızarlara gelemem gayrı
hizalara da
çürütülmüş bir köküm şurda burda

seni düşlemeye gün yetmiyor artık
günler bende bakırçalığı
serin rüzgarlarda saçların
yapraklarda sesin
bin yıldızlı gök yaptım gözlerinden
sevgilim demek için geceme

zor yollardayım
önüm ardım cinnet mahyaları
cam kırıkları dökülüyor ıslıklardan
gül değil yalnızlık bu elden ele
kıyamet habercisi çarşılarda
...

12 Nisan 2009 Pazar

göçtü kervan kaldık dağlar başında | ismet özel

*


Ah nice bir uyursun uyanmaz mısın
Göçtü kervan kaldık dağlar başında
Çağrışı tellallar inanmaz mısın
Göçtü kervan kaldık dağlar başında

Emr-i hac göçeli hayli zamandır
Muhammed cümleye dindir imandır
Delilsiz gidilmez yollar yamandır
Göçtü kervan kaldık dağlar başında

Yunus sen bu dünyaya niye geldin
Gece gündüz Hakkı zikretsin dilin
Enbiyaya uğramaz ise yolun
Göçtü kervan kaldık dağlar başında

*âf!

8 Nisan 2009 Çarşamba

mortaka 12 | görsel imge muhtırası


mor taka 12 - bu sayıda
yazısız/ı -1
bu sayıda -2
editöryal -3
arif damar ile söyleşi - 6
görsel imge levhaları/ y.bedri -9
arif damar/ cacala (şiir) -17
hüseyin atabaş/ geçiyor zaman (şiir) -18
veysel çolak/ taşbaskı (şiir) -19
mahmud derviş/ sen şu andan kendinden başkasısın -20
erdal alova/ ateş dolaşımı (şiir) -21
hilmi haşal / göğün gölgesi (şiir) -22
nurettin durman/ ruhumu kurtarmak için (şiir) -23
necmi zekâ/ ne dedin ne dedin (şiir) -24
ihsan deniz/ "baht-ı siyâh" üzerine monolog -25
ahmet ada/ yaz için prelüdler ıv,vıı -26
çiğdem sezer/ bisküvi tozları (şiir) -27
âdem turan/ morsalkımlınisan (şiir) -28
berna olgaç/ hiç ve her şey ıı (şiir)-29
ercan yılmaz / güzel atlar (şiir) -30
dosya/ şiirde teknik ve estetik -31
hüseyin atabaş/ şiirde estetik ve teknik -32
ahmet tüzün/ şiirde teknik ve estetik olan var mıdır? -33
necmi zekâ/ "nasıl"a nasıl bakmalı? -34
cihan okuyucu/ divan şiiri estetiği ve estetik -35
ahmet ada / şiir tekniği ve estetik -43
haşim hüsrevşahi/ farsça şiirde görsellik -45
gökher şükrü baylan/ aydınlanmanın şiirdeki gölgesi.. -49
niyazi karabulut/arap şiirinde estetik -52
celâl fedai/ şiirde eski ve yeni hünerler -57
erdal sarıçam/ türk satirik şiirinde teknik ve estetik -59
aime cesaıie/ şiir ve bilgi -65
hilmi haşal/içerik biçim biçem:şiir -69
metin cengiz/felsefe ve şiir -70
görsel imge/siyah beyaz -71
kemal özer / günlükler -72
veysel çolak/ insan için direnişin şiir -73
caner ocak/ gökçedir yeryüzünde (şiir) -74
z.betül yazıcı/ hangi el (şiir) -75
anton neumayr/ georg trakl şiiri'nin patolojisi -76
özer ciravoğlu/ günce-şiir -80
ihsan bektaş / acelesi yok (şiir) -81
nurettin taşçı/ sevincik (şiir) -82
tamer sağır/ çok uzun kılıçlar geçiyor boğazdan -82
atila er/ ey farfara! (şiir) -83
erdinç dinçer/ gece saklardı seni (şiir) -83
c. hüseyin düz/ mevsimler,-güllere kıymak içindir -84
gülden aşçıoğlu/kendinden ayrılanlar ... -84
adnan algın/ s'ağır boşluk (şiir) -85
mustafa eroglu/ ikinci çarşının delisi (şiir) -85
dilek değerli/ oda (şiir) -86
nevzat akyar/ misafir (şiir) -86
necla maraşlı /başka bir yaşamın ardında -87
a.uğur olgar/ bir ben kaldım kavuşmasız (şiir) -87
müesser yeniay/kucağında oyuncak bebek -88
tamer abuşoğlu/ hüseyni (şiir) -88
pia tafdrup/ iki şiir -89
jorge luis borges/satranç (şiir) -90
robert creeley/ şiirler -91
j.c.mangan/sibirya (şiir) -92
salah abdussabur/ leyla ve mecnun'dan -93
selim tunçbilek/ şiir yaşıyor -94
sidar s.özmen/ vals (şiir) -96
fatih demirci/ kaan romero -97
dilek akın / günah eskizinde yaşama davet (şiir) -100
sıddık akbayır/okur tipolojileri -101
mehmet şamil/ şair, kader ve esrar (şiir) -102
bahtiyar vahapzade ile söyleşi -103
müştehir karakaya söyleşi -105
tamer gürbüz söyleşi -107
zekeriya saka söyleşi -108
z.nesrin inankul/ m.m.mazhar alphan -110
nalan gür söyleşi -112
mustafa e.kılıç söyleşi -113
hasan akarsu / kitap tanıtımları -115
seçme haikular / -117
erdem menteşoğlu /topal osman ve ali şükrü bey'i ... -119
türkan yoldaş/ trabzon havalisinde kesişen hayatlar -121
rıfat gürsoy/ deniz dediğin budur işte (öykü)-129
derya uzun/ ilk insanın ayak izleri gobustan ... -130
niyazi bulut/ hayat ile gerçek arasındaki ince çizgi -132
m.nihat malkoç/ yazmalar yetim kaldı -133
kemal bulut / antik sözcüklerde trabzon -ıx -135
ayla aksoyoğlu / görsel imge-1 -136
enes malikoğlu/ faîl-î malûm bir cinayete (şiir) 137
ayla aksoyoğlu/görsel imge levhaları-2 -138
bize gelenler -139
mektup/ imren çalışkan tüzün -140

7 Nisan 2009 Salı

cafcaf nisan! > puantiye | gülsüm kavuncu










selam sana ey söz yontucusu | turan karataş

onarılmış yas bitiği
ali emre
hece yayınları
80 sf.
Onarılmış Yas Bitiği (Hece, 2008), Ali Emre'nin üçüncü şiir kitabı. İçinde 35 şiir var. Düzyazışiir diyebileceğimiz iki ürün dışında diğerleri bilinen şiir kalıpları/ yapıları içinde; serbest koşuklardan başka üçlüklerden, dörtlüklerden oluşan şiirler de az değil. Kafiye, şiirin sesine yardımcı olsun diye zaman zaman başvurulan bir unsur olarak dikkati çekiyor. Son on yılın şiir yazanları içinde dikkati çeken bir isim Ali Emre. Dergilerde imzası altında gördüğüm şiirleri okumayı ihmal etmediğim, değer verdiğim bir şair. Kendi kuşağı içinde de ayırt edilen bir özgünlüğü var.
Ali Emre'nin şiirlerinde açık ettiği yani söylemeye çalıştığı özü, aslında bir şiirinin başlığına koyduğu ifadelerle özetlemek mümkündür. Şöyledir büyük harflerle yazılan o uzun başlık: Uçurtmanın tekmil ipleri kopmuştu, üşüyorduk, kötüydük, göğün elleri koynundaydı, sokaklarda düş toplayan bir rüzgâr kalmıştı… Evet, manzara böyledir. Şairin bize gösterdiği dünya bu. Yaşananlar/ yaşamalarımız bu kerteye gelmiştir. Toplum dediğimiz büyük deniz "darağacı suratlı", "ahali de puşt" yani. Şairimizin derdi bunlardan yanadır.
Onarılmış Yas Bitiği'nde yer alan şiirlerde yergi başköşede. Açık ve gizli (ironi/humor) demeden, gerekli gereksiz mi olduğuna bakmadan, Emre şiirlerinde yergiye büyük yer veriyor. Nefi'ye asırlar berisinden bir dörtlükle selam göndermesi bundan. Ne var, şiir yergi sularına girdi mi, "gırtlağımızdaki bıçak" ifadesiyle söylendiği üzere tehlikeli damarlarda seyrediyor. Ben şairin yerinde olsa/ydı/m, bazı dizelerde ve şiirlerde "yaprak gibi titreyen" o ince, o ahenktâr sesini yergi uğruna terk etmezdim. Neyesi, yergi, günün kurbanı olur çok zaman. Çünkü güncelden beslenir. Yıllar, asırlar sonrasına kalıveren yergi türünden eserlerin sayısı o kadar azdır ki. Ali Emre'nin iki güz şiiri de harika bence. Birincisinin sonundaki iki dize fazladan gelmiş konmuş oraya, sanki zait duruyorlar. İkinci şiirin bilhassa ilk bölümü daha güçlü ve güzeldir. Şiirden tadımlık üç dize:
Utanmaz bir dilber gibi geçip gitti içimizden yaz
/…/
Artık ne sözün gücünden korkar içimizdeki güleç haydut / Ne de ölümün bitip tükenmez hünerlerinden
"Güz Dizeleri"ndeki bu mısralar unutulacak gibi görünmüyor bana, ışıltılı bir tarafları var. "Üçüncü Haçlı Seferinde Tırnağına Kan Oturmuş Bir Tüccarın Dilinden" şiirinin ikinci kısmına da şapka çıkardım. Daha önce, bu şiir dergide yayımlandığında da göz kamaştıran tarafını görmüş, beğenimi ifade etmiştim. Şiirin beğendiğim ikinci kısmının ilk beşliğinde gizli bir alay da var, ama tatlı bir humor bu. Diğer şiirlerdeki gibi iğreti ve sırıtkan değil. Şairimizin memleketi için yazdığı "Kastamonu" şiiri de dilâver bir şiir. Sağlam bir yapısı var; eksiksiz ve fazlasız. "Tiril tiril bir sıla türküsü…" Diğer şiirlerde anlamıyla biçimiyle parıl parıl parlayan ve buraya almadan geçemeyeceğim dizeler de var:
Yıllar sonra sevgiliye dokunmak gibi bir şey / Korkuyorum, boş bulunup ölmekten bir gün omzunda / Gün ne çok acıya döner puslu ve bezgin yüzünü / Dilimin ucunda yorgun bir sözlük konaklar / Kulağımızda ezan, eğnimizde kefen, dudağımızda çığlık / Bu kaçıncı yaz bize uğramadan böyle alıp başını giden / Sevgili yalnızlığım, yanındayım işte, bir güzel sevin…
Bunlar, Ali Emre'nin her biri ayrı bir hoşluk duyuran kusursuz denebilecek dizeleri, her biri bana kalırsa birer mısra-ı berceste. Kuşkusuz kıymetlerini erbabı bilebilir. Gelgelelim, Ali Emre'nin şiirlerinde anonim sözler ve meşhur şiirlerin adları ya da meşhur ifadeleri adeta tozu dumana katıp cirit atıyor. Hem de tırnak içine alınmadan (italik yazılmayı da kabul edemeyiz).
"Çarşı İzni" şiirinde "dilo dilo yaylalar", "yükümüz şimşir kaşıktı", "komşu kızını zapteyle", "bizim oğlan aşıktı", "o şimdi asker" gibi, beni bağışlayın, zırtapoz sözler, şiirin bir bölümünü perme perişan etmiştir. Hâlbuki aynı şiirin sonundaki "gözyaşından bir heykele dönmüştü annemin yanakları" dizesi, ayışıklı bir sofra bağışlar bize.
"Frenk Avlusu" şiirine boca edilen "Horozdan korkan oğlan", "Dünyanın en güzel arabistanı", "Yeşil sarıklı ulu hocalar", "Evleri balkonsuz yapan mimarlar", "İlim bir nokta idi onu ben çoğalttım" ifadelerinin, kanaatimce şiirin atlasına ve atmosferine getirdiği bir şey yok. Yine aynı şekilde "Elif Dediğimde Çarşı" şiirinde başka eserlerden/ yerlerden alınmış "geyikli gece", "mis sokağı", "tahanın kitabı", "dağlar bizim değil ama ferman hep padişahın" "davul tozu ve minare gölgesi", "vatan gerek ölmeye", "Elifin uğru nakışlı tamam yavru balaban bakışlı" gibi ifadeler, adeta şiiri kuşatma altına almış, kendi özgün varlığını tehlikeye koymuştur. Beri yanda, söz konusu şiirler için yararsız olan bu ifadeleri, kuşkusuz tırnak içinde alıntılamak, kitap adı olanlarını da eğik yazmak gerekir. Sözü çoğaltmaya ne lüzum var. Belli ki, Ali Emre'ye, has bir şiir kumaşı bağışlanmış. Onu iyi kesip biçmesi, ondan atlas elbiseler dikmesi kendi elinde. Bana kalırsa, Ali Emre'nin ilk elde yapacağı iş, şiirlerini karakoncoloslar gibi kuşatmış anonim ifadelerden, klişelerden, argo tabirlerinden arındırması olmalı. Yergiyi de tadında tutmalıdır.
[yeni şafak kitap]