6 Eylül 2008 Cumartesi

bu kitaptan kimse sağ çıkamayacak | m. fatih kutan


Kırlangıçlar, yağmurdan pörsümüş sokaklar, cama vuran yağmur damlalarına yapışmış bir hüzün, hüznü kıvamına getiren bir yalnızlık, yalnızca yalnızlığı bölme amacı olan kırmızı bir atkı... Hepsini toplamanı istesem eşitliğin karşısına bir şey yazabilir misin? Hayır, zor. Ama ben yazıyorum: Ölüm.

Kendilerini, bilmeden ve değişkenlerini değiştirerek eşitliğin karşı tarafına atan dokuz yazar var elimizde. Bu yazarlardan bir olan Yeşim Miraç diğer yedi yazardan (bir yazar ölüdür zaten!) nasıl öleceklerini kurgulayan bir öykü yazmalarını ister. Öyküler yazılır, toplanır ve bir seçki olarak basılır. Kitabın ismi hazırdır: Bu kitaptan kimse sağ çıkamayacak. Ve seçkideki yazarlar sırayla ölmeye başlarlar, hem de kurguladıkları ölümlerden hiçbir ayrıntı eksik olmadan. Yalnızca yazarlar mı? Kitapta adı geçen herkes ölüme koşuyordur artık, hem de kendi sonlarını okuyarak. Ölümleri araştıran Baş komiser Nevzat her kapalı kapının ardında bir kapalı kapı daha bulur ve bir anda herkes hem katil, hem maktul olur.

''Kendi ölümünü kurgulayan biri öngördüğü gibi öldüyse bu bir rastlantıdır. Peki, ölümünü kurgulayan herkes aynı şekilde ölüyorsa bu nedir? Böyle bir kitap, edebiyatı mı içerir kehaneti mi?''

Belirtmeden geçemeyeceğim: Yazar klasik polisiye tadını fazlasıyla vermenin yanında, edebiyat açısından da güçlü bir kitap yazmış. 'Nekronomikon' adını verdiğin kitabın sonundaki 'ölüler kitabı'nda kullandığı dil tek kelimeyle muhteşem!
Şiirleriyle Yasakmeyve, Karakalem, kitap-lık, düz yazılarıyla penguen ve Hayvan dergilerinden tanış olduğumuz Altay Öktem, bu sefer hiç gırgır yapıyor gibi görünmüyor, tam aksine ölümü kurcalıyor!
*bu kitaptan kimse sağ çıkamayacak, altay öktem, everest yayınları

Hiç yorum yok: