-birinci gazel-
bir damla kucağında ateş söner efendim
bağıştır kelâm güne akşam döner efendim
parmağımdan yorgunluk şiir emziren âh’ın
mihrâbına dökülsün teker teker efendim
çöl kırığı mecâlken hasret büyütür dünya
sadağında gül bile acı çeker efendim
çatlamak şöyle dursun sağında melâlimin
buz kesip hicrân olur öyle gider efendim
lâl makamına meyyâl bilse garîb hâlini
mahzûn renkli vechinde sürûr eder efendim
mümkünse çoğalayım nisan altında imlâ
sırrımı öpüverdi oldu miğfer efendim
hurûfat kervanında heyhat nâkıstır gâye!
tekmil nazar kapında eşya nefer efendim
makbûl niyâz bahsinde tebessüm kirpiklerim
yükselir mâbedine eşref iner efendim
arz-ı hâlim ne cüret âciz kelâm ve dilim
andıkça mesrûr olup derdim diner efendim
-ikinci gazel-
kervan suda eğleşti rüzgâr poyraz efendim
çöl nihâyet eyledi zaman mecaz efendim
şiltesinde ağaran dervişana gül gerek
ecrin bahis anında bize niyaz efendim
tırnağımla kazıdım içerime melâli
kirpiklerim aczine derman biraz efendim
tasvir için zülâli ar gerek hurûfâta
nazar buyur o vakit sana iyâz efendim
dökülür yaprak yaprak zamanın taneleri
esridikçe sükûnet ‘kabuldür’ yaz efendim
sözümüz kadar yazık düştüğümüz karanlık
ışık senden vurmalı biraz beyaz efendim
efendim, hicâb olsun gayrı hâlet afâki
teskin olayım sözle zaman araz efendim
-son beyt-
bir kapı aralandı geldik dünya efendim
senden gayrı ne varsa bildik hülya efendim
isyan alfabesi
9 yıl önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder