6 Eylül 2008 Cumartesi

kente şiir yakmak | sümeyye betül


çaldığında saatin on ikisi birden
ezberim tuttu:
lambalar, turnalar, sindrella.
bu üç ilişkiye dikkat kesilmiş planlarım var
masalın ve şairin yataklığında

bir de duvar yıkmalı ateşiyle oynanmış
otuz sekiz buçuğundan vurmak gerek alnımı
devirmeliyim yani dev(i)rimci anılmam için
nasıl olsa okuduklarımı sonra da anlarım
yıkıldığım yerden kalkarken mesela
Ankara’nın memurlardan ibaret olduğunu
Ankara’nın memurlardan ibaret olmadığını
Allah’ım ben yeni büyüdüm marşları kim bitirdi

işin gerçeği
şarkımı kaybettim
isyanı meçhul kılan tereddütlerim yok yani
aramakla içime sinen buluşun merakında kaçırdığım geceye çağırıyorum kaşifleri
ve korkmayan gelsin uyumaktan
bulmak aramaya yol çizer
en çok da time never dies yalanına çember

göreceli şaşkınlık bilgiçlik değil artık
lanete sevketmiyor dilimi ordan alışkınım
bulduğum ve bulacağım tek şey aramaktır bundan böyle nasihat dinlerseniz kaşifler !
bulduysam
aradığımı bilin diye ünlem yazıyorum

(vurguya dikkat et:) şarkımı kaybettim!
gördün mü artık sözlerim şiire mecnun
diyara terk borcum çıktı
hesabıma çalan
o şarkı olsa gerek
kaybettiğim/ değil mi ki leyli
cevapları soldurur yüzünde
bu yüzden sevmeyiz biz yerliler
soluk benizlileri
kalmak düştüğünden beri
gidenleri s e v m e y i z

işin gerçeği
tedirginim
çağın son tarifi; bu baskıda
- yırt gitsin,
ben sana söz gülümserim
yüreğine arabesk çalarsa bu şiiri yakarım
küllerine oturup şarkımı hatırlarım


Derkenar:
“bu şarkıya iyi davran! / kimse kendi sesinden korkmaz.” (F.Çolak) dediydi. şairdi. şarkımı aramama vesileydi. sonrasında… kaybım korkumun deliliydi.

Hiç yorum yok: