31 Ağustos 2009 Pazartesi

selim temo: kürtçeye en büyük haksızlığı kürtler yaptı.

[...]
-Anadilde eğitim için yeterli eğitimci var mı peki?

-Anadilde eğitim için sadece Doğu ve Güneydoğu'daki Kürt nüfusu içinde düşündüğümüzde iki yüz bine yakın öğretmen gerekiyor. İşte sosyal bilgiler, fen bilgisi, inkılap tarihi, edebiyatı Kürtçe bilen insanlar gerekiyor. Şu anda böyle bir kadro yok. Bu yüzden bu talep haklı olmakla birlikte gerçekçi değil. On sene sonra ben Kürtçe fakülteler görüyorum, belki bütün eğitimi Kürtçe, Türkçe, İngilizce olan. Çünkü bu sadece Kürtlerle ilgili bir mesele değil. Kürtlerin Kürt kültürüne hapsedilmemeleri gerekir. Dünyayı takip etmeleri gerekir. Kürt edebiyatı sadece Kürtlerin birbirini anladığı, Kürtlerin sevdiği bir edebiyat olamaz.

-Yani kalkış noktanız Kürt milliyetçiliği değil diyorsunuz.

-Asla. Tabii Kürt meselesi Türkiye'de çok ideolojikleştirildi. İdeoloji, gerçeklik hakkında yanlış bilinç demektir. Artık onun içerisinden çıkamıyoruz. O kadar çok yalan söylendi ki bu yalanlar gerçeğin yerini almaya başladı. Şu anda biz belki yalanların üretildiği süreç kadar uzun bir zaman diliminde onların yerine doğruları koymakta zorlanacağız. Kürtçe hem çok eski bir yazılı tarihi, yazılı edebiyatı olan bir dil, hem büyük eserleri, mesnevileri, mevlitleri, bilimsel kitapları olan bir dil.

-Türkler uzun süre Kürtçe diye bir dil yok yalanını söylediler. Kürtlerin söylediği, kendilerini de inandırdıkları en büyük yalan neydi?

-Şudur: "Biz mağduruz. Tarih boyunca hep haklı ve mağdur idik. Hiç kimseye zulüm etmedik, hiçbir halkın topraklarına girmedik". Oysa 1204 yılında Bangladeş Kürtlerin elindeydi. Bangladeş'e kadar işgal etmişlerdi. 980 yılında Kürtlerle Vikingler Bakü kapılarında savaşıyorlardı. Viking sikkelerinde görebilirsiniz. Viking tarihinde geçer bunlar. Halen Yemen'de yaşayan Kürt asilzadeleri vardır. Cezayir'de yaşayan Kürt aşiretleri vardır. Yani bir zamanlar emperyal bir halktı Kürtler de. Varlığınızı bu tarihi mağduriyet yalanı üzerine kurduğunuz zaman yaptığınız ve söylediğiniz her şey doğru kabullenilmeye başlıyor. Çünkü siz mağdur olduğunuz için anlayışla karşılanmayı bekliyorsunuz. Kürtçeye en büyük haksızlığı bence Kürtler yaptı.

-Ne yaparak?

-Dili sadece politik bir karşı çıkışın simgesi haline getirerek. Yıllar önce bir Kürt siyasetçisinin bir tanımı vardı. Birinin ellerini, ayaklarını bağlıyorsunuz. Serçe parmağını azıcık hareket ettirmesine "terör" diyorsunuz, "ihanet" diyorsunuz. Böyle bir toplum serçe parmağı ile kendi üzerine bu kadar düşünemezdi. Biz neydik, nereden nereye geldik, dünyaya bizim katkımız nedir? Dünyaya neden ikinci bir Selahattin Eyyubî'yi veremedik?

-Gerçekten yok mu ikinci bir Selahattin Eyyubî?

-Bence var. Ehmedê Xanî, Melayê Cizîrî, Mevlanâ Xalit, Baba Tahir Üryan, Said-i Nursi, Ebu Hanife Dineverî.

-Sünni Türklerin mezhep imamı Ebu Hanife de Kürt, öyle mi?

-Maalesef! Acı ama gerçek! Ebu Hanife Dineverî hem çok büyük bir astronomdur, hem çok büyük bir İslam alimidir, İslam tarihçisidir. Beş ciltlik bir nebatlar kitabı vardır. Beşinci cildi Kürdistan'daki endemik bitkiler üzerine yazılmış.

-Kürtçe mi yazılmış?

-Hayır. Arapçadır. Bilim dili Arapça o zaman. Sonuçta Kürtler de bir İslam toplumu. Bilim kitaplarını Arapça yazdılar.

[...]

-Sürgün ve mazlum edebiyatından sıyrılmaya davet ediyorsunuz halkınızı?

-Evet. Kendine acımakla bir yere varılmaz. Ben şunu iddia ediyorum. Eğer Kürtler kendilerini toplumsal temelleri ve hikâyeleri doğru olan, bu acı ve mağduriyet dışındaki bir şeyle yorumlayabilselerdi, bu şekilde mağdur söylemin içerisinde kalmasalardı, en aşağı bir yirmi Edward Said çıkardı Kürtlerden.

-Onca acı çekerken bunu yapabilirler miydi?

-Kendi kültürlerinde var bu yetenek. Filistinli Edward Said Hıristiyandı hiç değilse. Gidebileceği pek çok kapı vardı. Siz Müslümansınız, hiçbir yere gidemezsiniz. Irak almaz sizi, Suudi Arabistan almaz. Osman Sebrî diye bir şairimiz vardı, 1993'te öldü. Osman Sebrî'yi Fransa yönetimi Madagaskar'a sürmüştü. Gidebilecek hiçbir yeri yok Kürtlerin. Edward Said en azından Avrupa'ya gidebiliyordu. Ama ne yaptı? Avrupa'nın Med ve Yunan savaşlarından beri 2500 yıldır geliştirdiği oryantalist söylemi bir tane kitapla alaşağı etti. Biz ne yapabiliyoruz?

-Kürtler neyi yapamadı?

-Biz Türkiye'de hangi entelektüelin, hangi akademisyenin, hani bilim adamının Kürtlerle ilgili söylediği bir yalanı çürütebildik? Sadece şunu söylüyoruz, ya işte biz şöyle yaptık, annem şöyleydi, babam şöyleydi, biz annemle tandıra giderdik. Bu değil ki. Dünya çok büyük Nuriye Hanım. Edebiyat nedir? Edebiyat bir insanı anda yakalamaktır. Köyü yakılırken de anı yakalayabilirsiniz, bira parası çıkışmadığı zaman da, tuzluğu uzatırken yere düşürürken de yakalayabilirsiniz insanı. Edebiyat bu ayrıntının, o anın peşindedir. Siz köyü yakılırken bir insanı anlattığınızda da çok iyi anlatamayabilirsiniz, ama tuzluğu düşürdüğü zaman çok iyi anlatabilirsiniz. Edebiyat ideolojiler üstü bir şeydir.

-Kürt siyasi hareketine angaje olan Kürt edebiyatını büyük bir atılım mı bekliyor artık?

-Son dönemlerde yaşanan trajedi bir nebze azalınca bu mümkündür tabii. Kürtler son yüzyılın hiçbir döneminde bugünkü kadar güçlü ve özgür olmadılar Ortadoğu'da. Bu trajik yük, bu halkın yaşadığı acımasız gerçeklik, tabii ki Kürt yazarını büyük ölçüde etkiledi. Çünkü hepsi işkence gördüler, öldürülenler oldu. Şu gün ise o durumun biraz insani bir noktaya yaklaşması, Kuzey Irak'ta bir devletlerinin olması, adlarının pekala kullanılabilmesi edebiyatın üstündeki yükü azalttı. Şimdi artık edebiyata ayıracak daha fazla zamanları var.

Tabii Kürt sorunu çözülürse pek çok insan işsiz kalacak, o da ayrı.

-Çözümsüzlükten beslenenler aç kalacak yani?

-Çok büyük bir rant alanı Kürt sorunu. Mesela siz çok az yeteneklere sahip olup çok önemli yerlere gelebiliyorsunuz. Çok hızlı bir şekilde yükselebiliyorsunuz kamusal alanda. Çünkü Kürt sorunu hakkında yazdığınızda dikkat çekiyorsunuz. Çok daha fazla oy alıyorsunuz bu sorunu derinleştirerek. Oradaki sosyal gerçekliği, politik talepleri, insanların halk olarak taleplerini kabul etmeyerek ya da bizzat onun sözcülüğüne soyunarak. Kürt sorunu bu yüzden çözülmesi en zor sorunlardan birisidir. Kürt sorunu cep telefonu sektöründen bile daha büyük bir rant alanıdır. Kürt sorunu çözülürse Türkiye'de askeriyesinden eğitim sistemine, medyasından ticaretine varıncaya kadar çok insan işsiz kalır. Kürt sorunu olduğu için Doğuda, Güneydoğuda çok rahat bir şekilde devletten ihale alabilen bir kesim var. Devlet orada diyelim ki bir okul yaptıracak. Oradaki Kürt olan ya da Kürt siyasetinin içerisinde olan müteahhite vermiyor, başka birine veriyor. Ya da belediyelerin ihalelerine oranın siyasetine yakın olan Kürtler girebiliyor. Devlet her yıl çok fazla miktarda silah alıyor. Dünyadaki kapitalist ilişkiler içerisinde silah ticareti yapanlar bundan çok büyük paralar kazanıyorlar. Türkiye'deki mevcut yapı bu sorunun olması nedeniyle bu kadar girift, bu kadar çözülmez bir noktada yıllarca. Ergenekon bunun sonucudur.

söyleşen: nuriye akman, 30 ağustos 2009, zaman.

söyleşinin tamamı;
...

Hiç yorum yok: