16 Ocak 2009 Cuma

nasr, 21 ocak'ta istanbul'da.


40’ı aşkın kitabın ve yüzlerce makalenin yazarı olan Nasr, 55 yıllık ilim hayatında İslam düşüncesinin ve çağdaş dünyanın pek çok sorununa ışık tuttu. İslam bilimi, İslam felsefesi, modernite eleştirisi, anlam arayışı, çevre krizi, din-bilim ilişkileri, dinler arası ilişkiler, İslam maneviyatı ve İslam-Batı ilişkileri alanlarında çalışmalar yaptı. Eserlerı Türkçe başta olmak üzere dünyanın belli başlı dillerine tercüme edildi. 1984 yılından beri akademik çalısmalarını George Washington Üniversitesi’nde yürüten Nasr, İslam düşüncesi alanında iki nesil talebe yetiştirebilmiş nadir ilim adamlarından biri.

Geleneksel Ekol olarak bilinen düsünce mektebinin önde gelen mensuplarından biri olan Seyyid Hüseyin Nasr, Batı ile İslam Dünyası arasında köprü kuran bir düşünür ve hem Batı’da hem de İslam Dünyası’nda geniş kitleler tarafından biliniyor. Türk okuyucu, Nasr’ı hemen tamamı Türkçe’ye kazandırılan eserlerinden tanıyor. Türkiye’ye pek çok kez gelen Seyyid Hüseyin Nasr, kendisi için Türkiye’nin asıl memleketi olan İran’dan sonra “ikinci vatanı” olduğunu söylüyor.

21 Ocak günü saat 14.00’de CRR’de bir konferans verecek olan Nasr, İslam, modernite ve İslam Dünyası sorunsalını ele alacak. 18. Yüzyıl Avrupa Aydınlanması’ndan bu yana modern düşüncenin temel bir felsefi ve metafizik körlüğe duçar olduğunu savunan Nasr, “insan-ı kâmil” olmaya çalışan değil, haris ve mütekebbir bir insan tipinin her şeyin merkezine konmasını eleştiriyor. Kendi dışındaki her gerçekliği (insan ve tabiat) tahakküm altına almaya çalışan Batı Hümanizmi’ne köklü eleştiriler yönelten Nasr, modern dünyanın pek çok sorununun bu temel yanlıştan kaynaklandığını düşünüyor.

Nasr, modernizm projesine karşı klasik İslam tefekkürünün ve metafiziğinin hâlâ kullanılmamış çok büyük imkanlarının olduğunu ve yeni bir felsefi çerçevenin mümkün ve gerekli bulunduğunu söylüyor. Konuşmasında bu konulara değinecek olan Nasr, 21.Yüzyıl’da İslam, Batı ve modernite ilişkilerinin yeniden tanzim edilmesi gerektiğine inanıyor ve bunun için yeni bir felsefi programın hayata geçirilmesi çağrısında bulunuyor.

Nasr’ın 21 Ocak’taki konuşmasında ele alacağı bazı sorular şunlar: İslam’ın 21. Yüzyıl’da karşı karşıya olduğu meydan okumalar neler? Batı modernitesinin son üç yüz yıllık tecrübesinden sonra İslam tefekkür geleneğini yeniden ihya etmek mümkün mü? İslam metafiziği, akıl, bilim, özgürlük ve anlam gibi kavramlara/sorunlara yeni bir bakış açısı kazandırabilir mi? “Büyük söylence”leri reddeden postmodernizmin ardından insanlığın hâlâ bir takım “büyük soruları” var mı? İslam tefekkür geleneği bu soruları sorabilir ve onlara yeni cevaplar verebilir mi?

Hiç yorum yok: